Niğbolu Savaşı Ve Yıldırım Bayezid'in İstanbul Kuşatmaları
I. Murat’ın Kosova
savaş meydanında şehit düşmesinin
ardından 1389’da yerine oğlu Yıldırım
Bayezid geçti. Babası gibi Balkanlardaki fetihlere devam eden Yıldırım
Bayezid önce Osmanlı topraklarına saldıran Eflâk Voyvodası Mirçe üzerine sefere
çıkarak onu kendisine bağladı. Ardından da Tuna Nehri’nin önemli geçiş noktalarını
kontrol altına alarak Macarlarla sınır komşusu oldu. Osmanlı ilerleyişi
karşısında Macar Kralı Sigismund Avrupa devletlerinden yardım istedi. Aynı günlerde
Yıldırım Bayezid’in İstanbul Kuşatmasını yeniden başlatması nedeniyle Bizans
İmparatoru da Avrupa’yı yardıma çağırmıştı. Bunun üzerine Papa IX. Bonifas,
Türklere karşı yeni bir Haçlı seferi başlattığını ilan etti. Böylelikle hemen
hemen tüm Avrupa devletlerinin katıldığı büyük bir Haçlı ordusu kuruldu.
Macar Kralı Sigismund’un komuta ettiği Haçlı ordusu 1396 Eylül’ünde Osmanlı topraklarına girerek Tuna Nehri kıyısındaki Niğbolu Kalesi’ni kuşattı. Bunun üzerine Yıldırım Bayezid İstanbul Kuşatması’nı kaldırarak Edirne’de topladığı ordusuyla birlikte Niğbolu’ya doğru yürüyüşe geçti. İki ordu Niğbolu Kalesi önlerinde karşı karşıya geldi. 25 Eylül 1396 tarihinde burada yapılan savaşta Osmanlı ordusu, Haçlıları büyük bir bozguna uğrattı.
Niğbolu Savaşı sonucunda, Bulgar Krallığı kesin olarak ortadan kaldırıldı. Bulgaristan Osmanlı topraklarına katılırken Macaristan içlerine yapılan akınlarla da Macarların gücü büyük ölçüde kırıldı. Haçlı dünyası ise bu savaşta aldıkları ağır kayıplar nedeniyle Türkler üzerine uzunca bir süre yeni bir Haçlı seferi düzenleme cesareti gösteremedi.
Niğbolu Zaferi, Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da bulunan Türk beylikleri üzerindeki etkisini ve saygınlığını arttırdı. Bu arada Mısır’da bulunan halife de kendisine gönderilen zafer nameye verdiği cevapta, Yıldırım Bayezid’e, “Anadolu’nun Sultanı” anlamında Sultan-ı İklim-i Rum unvanı ile hitap etti.
Yıldırım Bayezid’in İstanbul Kuşatmaları
Osmanlı-Bizans mücadelesi sırasında Bizans sürekli olarak Haçlıları Osmanlılar üzerine kışkırtıyor, Osmanlı Devleti’ni parçalamak ve Anadolu’da siyasi birliğin kurulmasını önlemek için her yola başvuruyordu. Diğer yandan Anadolu ve Trakya’daki topraklarını kaybetmesine rağmen İstanbul’u elinde tutarak Osmanlı toprak bütünlüğünü zedeliyor ve iki kıta arasındaki geçişleri zorlaştırıyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin, Anadolu ve Balkanlara doğru güvenli bir şekilde ilerleyebilmesi için İstanbul’u mutlaka fethetmesi gerekiyordu.
Osmanlılar, Orhan Bey ve I. Murat Dönemlerinde İstanbul ile yakından ilgilendikleri hâlde Yıldırım Bayezid Dönemine gelinceye kadar şehri doğrudan kuşatma altına alamadılar. Yıldırım Bayezid ise 1391 yılında başlattığı ve aralıklarla 1396 yılına kadar devam ettirdiği kuşatmayı Haçlıların Niğbolu Kalesi önlerine gelmesi üzerine yarıda kesmek zorunda kaldı.
Niğbolu Zaferi’nden sonra Yıldırım Bayezid kuşatmayı kaldığı yerden devam ettirdi. Padişah, Karadeniz yoluyla Bizans’a gelebilecek yardımları engellemek için İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasına Güzelcehisar’ı (Anadolu Hisarı) yaptırdı. Böylece dışarıdan yardım alma ümitlerini büyük ölçüde kaybeden Bizans imparatoru barış istemek zorunda kaldı. Bunun üzerine Yıldırım Bayezid, aynı günlerde doğuda beliren Timur tehlikesini de dikkate alarak antlaşma teklifine olumlu cevap verdi.
Osmanlı Devleti ile Bizans arasında 1400 yılında yapılan antlaşmaya göre Bizans imparatoru, İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulmasına izin verdi. Yine bu antlaşmayla imparator, Osmanlı Devleti’ne yıllık vergi ödemeyi, şehirdeki Müslümanlar için kadı atanmasını ve İstanbul’daki camilerde Osmanlı padişahı adına hutbe okunmasını kabul etti.
Macar Kralı Sigismund’un komuta ettiği Haçlı ordusu 1396 Eylül’ünde Osmanlı topraklarına girerek Tuna Nehri kıyısındaki Niğbolu Kalesi’ni kuşattı. Bunun üzerine Yıldırım Bayezid İstanbul Kuşatması’nı kaldırarak Edirne’de topladığı ordusuyla birlikte Niğbolu’ya doğru yürüyüşe geçti. İki ordu Niğbolu Kalesi önlerinde karşı karşıya geldi. 25 Eylül 1396 tarihinde burada yapılan savaşta Osmanlı ordusu, Haçlıları büyük bir bozguna uğrattı.
Niğbolu Savaşı sonucunda, Bulgar Krallığı kesin olarak ortadan kaldırıldı. Bulgaristan Osmanlı topraklarına katılırken Macaristan içlerine yapılan akınlarla da Macarların gücü büyük ölçüde kırıldı. Haçlı dünyası ise bu savaşta aldıkları ağır kayıplar nedeniyle Türkler üzerine uzunca bir süre yeni bir Haçlı seferi düzenleme cesareti gösteremedi.
Niğbolu Zaferi, Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da bulunan Türk beylikleri üzerindeki etkisini ve saygınlığını arttırdı. Bu arada Mısır’da bulunan halife de kendisine gönderilen zafer nameye verdiği cevapta, Yıldırım Bayezid’e, “Anadolu’nun Sultanı” anlamında Sultan-ı İklim-i Rum unvanı ile hitap etti.
Yıldırım Bayezid’in İstanbul Kuşatmaları
Osmanlı-Bizans mücadelesi sırasında Bizans sürekli olarak Haçlıları Osmanlılar üzerine kışkırtıyor, Osmanlı Devleti’ni parçalamak ve Anadolu’da siyasi birliğin kurulmasını önlemek için her yola başvuruyordu. Diğer yandan Anadolu ve Trakya’daki topraklarını kaybetmesine rağmen İstanbul’u elinde tutarak Osmanlı toprak bütünlüğünü zedeliyor ve iki kıta arasındaki geçişleri zorlaştırıyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin, Anadolu ve Balkanlara doğru güvenli bir şekilde ilerleyebilmesi için İstanbul’u mutlaka fethetmesi gerekiyordu.
Osmanlılar, Orhan Bey ve I. Murat Dönemlerinde İstanbul ile yakından ilgilendikleri hâlde Yıldırım Bayezid Dönemine gelinceye kadar şehri doğrudan kuşatma altına alamadılar. Yıldırım Bayezid ise 1391 yılında başlattığı ve aralıklarla 1396 yılına kadar devam ettirdiği kuşatmayı Haçlıların Niğbolu Kalesi önlerine gelmesi üzerine yarıda kesmek zorunda kaldı.
Niğbolu Zaferi’nden sonra Yıldırım Bayezid kuşatmayı kaldığı yerden devam ettirdi. Padişah, Karadeniz yoluyla Bizans’a gelebilecek yardımları engellemek için İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasına Güzelcehisar’ı (Anadolu Hisarı) yaptırdı. Böylece dışarıdan yardım alma ümitlerini büyük ölçüde kaybeden Bizans imparatoru barış istemek zorunda kaldı. Bunun üzerine Yıldırım Bayezid, aynı günlerde doğuda beliren Timur tehlikesini de dikkate alarak antlaşma teklifine olumlu cevap verdi.
Osmanlı Devleti ile Bizans arasında 1400 yılında yapılan antlaşmaya göre Bizans imparatoru, İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulmasına izin verdi. Yine bu antlaşmayla imparator, Osmanlı Devleti’ne yıllık vergi ödemeyi, şehirdeki Müslümanlar için kadı atanmasını ve İstanbul’daki camilerde Osmanlı padişahı adına hutbe okunmasını kabul etti.
Yıldırım Bayezid Dönemi Osmanlı Devleti |
Yorumlar
Yorum Gönder