Kayıtlar

osmanlı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sultan İbrahim Han Kimdir?

Resim
Sultan İbrahim Han 18. Osmanlı padişahı ve 97. İslam halifesidir. Sultan İbrahim, ağabeyi olan Sultan IV. Murat’ın ölümü üzerine 8 Şubat 1640’ta 18. Osmanlı sultanı olarak tahta çıktı. Şehzade iken çok sıkı bir saray hayatı yaşamış olup diğer erkek kardeşlerini ağabeyi IV. Murat’ın idam etmesi üzerine korku içinde büyümüştü. Sultan İbrahim 5 Kasım 1615’de doğdu. Babası Sultan Ahmet Han annesi Mahpeykar Kösem Sultan’dır. Babası Sultan Ahmet 1617 yılında vefat edince amcası Sultan Mustafa çıktı. Kısa süre sonra amcası tahttan indirildi ve yerine ağabeyi Sultan II. Osman Han çıktı. Sultan Osman’ın hain yeniçeriler tarafından kalleşçe şehit edilmesinden sonra Osmanlı tahtına öz ağabeyi Sultan IV. Murat çıktı. Sultan IV. Murat kardeşleri Şehzade Bayezid, Şehzade Süleyman ve Şehzade Kasım’ı Revan ve Bağdat seferi arefesinde boğdurttu. Sultan Murat ölmeden önce Şehzade İbrahim’inde katledilmesini ve Osmanlı tahtına Kırım hanının geçmesi emrini verdi. Ancak bu emir Kösem Sultan tarafında...

Emanuel Karasu Kimdir?

Resim
Emanuel Karasu (Yahut Emanuel Karaso - Emanuel Carasso) 1862 senesinde Selanik'te doğdu. Osmanlı'da Yahudi asıllı avukat ve siyasetçi. Jön Türkler'in en tanınmış üyeleri arasındadır. Ailesi Yahudi asıllı tanınmış bir tüccar idi. Osmanlı'da hukuk eğitimi aldı ve Selanik'te avukatlık mesleği yapmaya başladı. Emanuel Karasu, Selanik'teki Makedonya Risorta Masonik Locası 'nın üyeleri arasında yer almaktadır (bazı kaynaklara göre kurucusu) ve Locanın sonraki başkanıdır. Osmanlı Devletinde masonik faaliyetlerin öncüsü olarak kabul edilir. Masonik localar ve bazı gizli cemiyetler, Selanik'te devrimci radikal görüşlere sahip ve aralarında Talat Paşa 'nın da bulunduğu Jön Türkler'in duygudaşları arasında bir buluşma yeriydi. Karasu, Selanik'te avukatlık mesleği icra ederken İttihat ve Terakki Cemiyetine üye oldu. Bu cemiyetin Müslüman olmayan ilk üyelerindendir. İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1908 yılında II. Meşrutiyet 'in ilanından ve sonras...

IV. Murat'ın Siyasi Ve Askeri Faaliyetleri

Resim
Genç Osman’ın isyancı yeniçeriler tarafından öldürülmesi üzerine tahta amcası I. Mustafa geçti. I. Mustafa kısa süre sonra padişahlık yapmaya uygun olmadığı gerekçesiyle Osmanlı devlet adamları tarafından tahttan indirildi. Onun yerine 1623 senesinde henüz daha 11 yaşında olan IV. Murat geçirildi. IV. Murat’ın devletin başına geçtiği günlerde ülke iç karışıklıklar içindeydi. Devam eden yeniçeri ayaklanmaları, doğuda Safevilerin Bağdat’ı ele geçirmeleri, batıda Avusturya tehlikesinin sürmesi, ekonomik sorunlar, Anadolu’da asayişin bozulması ve Celâli İsyanları karşısında çocuk yaştaki padişah zor durumda bulunuyordu. Bu nedenle IV. Murat’ın saltanatının ilk yıllarında devleti annesi Kösem Sultan yönetti. Kösem Sultan, devlet düzenini tekrardan kurmaya ve halkın huzurunu sağlamaya çalıştı. Ancak onun döneminde Osmanlı Devleti daha büyük sorunlarla karşı karşıya kaldı. Irak toprakları bütünüyle Safevilerin eline geçerken Kırım, Yemen, Lübnan ve Mısır’da önemli ayaklanmalar çıktı. ...

Şehzade Burhanettin Efendi Kimdir? (II. Abdülhamid'in Oğlu)

Resim
Mehmed Burhaneddin Efendi 19 Aralık 1885 yılında İstanbul Yıldız Sarayı'nda doğdu. Sultan II. Abdülhamid'in 7 oğlundan biridir. Sultan Abdülhamid'in en sevdiği oğullarından biridir. İlk evliliğini 1909 yılında Aliye Melek Nazlıyar Hanımefendi ile yapmıştır. Bu evlilikten 26 Kasım 1911'de Şehzade Mehmed Fahreddin Efendi ve 18 Ağustos 1912 yılında Şehzade Ertuğrul Osman adında 2 oğlu olmuştur. Şehzade Ertuğrul Osman Osmanoğlu efendi 2009 senesinde New York'ta vefat etmiştir. Arnavutluk devleti 29 Temmuz 1913'de bağımsızlığını ilan edince Arnavutluk tahtı Şehzade Burhanettin Efendi 'ye teklif edildi ancak şehzade bu teklifi kabul etmedi. 1921 yılında Iraklı generaller tarafından Irak tahtına davet edildi fakat İngilizler buna karşı çıktı. Şehzade Mehmet Burhanettin Efendi 5 Haziran 1949'da vefat etti. Cenazesi İstanbul'a gemi ile getirilmeye çalışıldı ancak Türkiye Cumhuriyeti dönemin hükumeti cenazeyi kabul etmedi ve gemiyi Türkiye kıyısına yanaşt...

II. Osman'ın (Genç Osman) Islahat Arayışları

Resim
Islahat , herhangi bir yapılanmanın veya kurumun bozulan, aksayan taraflarını düzeltmek için yapılan iyileştirmelerdir. 17. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti yönetimde, orduda ve ekonomik hayatta önemli sorunlarla karşı karşıya kalmıştı. Ülke içinde devletin otoritesi sarsılmış, devlet gelirleri azalmış, batı fetihleri durmuş, askerî başarısızlıklar ve iç isyanlar birbirini izlemeye başlamıştı. Bunun üzerine padişahlar ve devlet adamları kötüye gidişi durdurmak amacıyla ıslahat adı verilen bazı düzenlemeler yaptılar. Bu padişahlardan biride Genç Osman adıyla tarihe geçmiş olan II. Osman’dır. Sultan II. Osman Han Kimi tarihçilere göre Osmanlı tarihinin ilk ıslahatçı padişahı olan II. Osman ilk olarak bozulan devlet otoritesini güçlendirmeye çalıştı. Bu amaçla şeyhülislamın yetkilerini sınırlandırarak ulemanın devlet meselelerine karışmasını önledi. Gereksiz giderleri kısarak maliyeyi düzenledi. Ayrıca halk ile devlet arasındaki kopukluğu gidermek amacıyla saray dı...

Osmanlı Toplumunda Günlük Yaşam

Resim
Kentlerde Günlük Yaşam Osmanlı kentleri genellikle camiler etrafında inşa edilen medrese, imaret, darü’ş-şifa , han, hamam, tekke, zaviye, mektep gibi kültürel ve sosyal amaçlı yapılardan oluşurdu. Kent halkı bu yapılar topluluğunun etrafında kurulan mahallelerde otururdu. Müslüman ve gayrimüslim halkın bir arada yaşadığı kentlerde her dinî grubun ayrı mahallesi vardı. Kentin Müslüman halkının günlük yaşamı sabah ezanı ile başlar, yatsı namazına kadar devam ederdi. Evlerde aile üyeleri erkenden kalkar, erkekler işyerlerine giderken kadınlar ev işleri ve çocukların bakımıyla ilgilenirlerdi. Kentlerin en canlı yerleri camiler, külliyeler ve bedesten adı verilen çarşılardı. Bedestenin etrafında olan sokaklarda çeşitli meslek erbaplarına ait dükkânlar sıralanırdı. Zanaat sahipleri bu dükkânlarda hem üretim yapar hem de ürettiklerini satarlardı. Çalışanlar öğle yemeklerini genellikle işyerlerinde yerlerdi. Öğle ve ikindi namazı vakitlerindeyse halk ibadet eder ve dinlenirlerdi. Kent ...

Osmanlı - Memlük İlişkileri

Resim
Yıldırım Bayezid Dönemi’nde başlayan Osmanlı-Memlük çekişmesi Fatih Dönemi’nde de devam etmişti. Halifenin ve kutsal yerlerin koruyuculuğunu yaptıkları için İslam dünyasının lideri durumunda bulunan Memluklular, İstanbul’un fethedilmesinden sonra Osmanlı Devleti’ni kendilerine rakip olarak görmeye başlamışlardı. Bu nedenle de Fatih’in Hicaz su yollarını onarma teklifini reddetmişlerdi. Osmanlı-Memluk geriliminin bir diğer nedeni ise Dulkadiroğulları ve Ramazanoğulları Beyliklerine sahip olma mücadelesiydi. Bütün bunlara bir de Memlukluların Cem Sultan’ı desteklemesi eklenince taraflar arasında savaş kaçınılmaz hâle geldi. 1485 yılında başlayan Osmanlı-Memluk Savaşları altı yıl sürdü. Bu süre içinde taraflar birbirlerine karşı üstünlük sağlayamadı. 1491 yılında da savaş öncesi sınırlara geri dönülmesini esas alan bir barış antlaşması yapıldı. Yavuz Sultan Selim'i Temsil Eden Bir Resim Yavuz Dönemi’nde Dulkadiroğulları Beyliği’nin alınmasıyla birlikte Osmanlı-Memluk iliş...

Yavuz Sultan Selim Dönemi Osmanlı - Safevi İlişkileri

Resim
II. Bayezid’in ilk yıllarında taht mücadelesine sahne olan Osmanlı Devleti 16. yüzyılın başlarından itibaren de doğuda Safevi tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. 1502 yılında Akkoyunlulara son veren Safeviler başkenti Tebriz olmak üzere bir devlet kurmuşlar ve İran’ın ardından Azerbaycan ve Irak’ı da ele geçirerek topraklarını genişletmişlerdi. Safevilerin kurucusu Şah İsmail , ilk zamanlarda Osmanlı Devleti ile iyi geçinmeye dikkat etti. Ancak gücünü arttırdıkça Anadolu’ya doğru yayılma politikası izlemeye başladı. Şah İsmail amacına ulaşabilmek için propagandacılarını göndererek resmî mezhep olarak kabul ettiği Şiiliği Anadolu’da yaymaya çalıştı. Öte yandan da Osmanlılara karşı Memlükler ve Venediklilerle ittifak arayışlarını sürdürdü. Asıl amacı Osmanlı topraklarını ele geçirmek olan Şah İsmail bu faaliyetleriyle İpek Yolu ticaretinin güvenliğini tehlikeye düşürüyordu. Ayrıca Orta Asya’dan gelen Türk boylarının Anadolu’ya girmesini engelleyerek Osmanlı ekonomisine ve Balkanlarda ...

İstanbul'un Fethi Ve Sonuçları

Resim
I. Mehmet hazırlıklarını tamama erdirdikten sonra ordusuyla birlikte İstanbul önlerine gelerek 6 Nisan 1453’te kuşatmayı başlattı. Osmanlı kara ordusu yoğun top ateşiyle surları yıkmaya çalışırken donanma da Marmara Denizi yönünden İstanbul’u abluka altında tutuyordu. Buna rağmen günler geçiyor fakat yıkılan surları hızla tamir eden ve Türk hücumlarını geri püskürten Bizanslıları aşıp şehre girmek mümkün olamıyordu. Bu arada donanma da papalığın gönderdiği yardım gemilerinin Haliç’e girmesini engelleyememişti. II. Mehmet, fethi bir an önce gerçekleştirebilmek amacıyla daha zayıf olan Haliç tarafındaki surlara taarruz etmeye karar verdi. Ancak Haliç’in ağızı zincirle kapatıldığı için Osmanlı gemileri buraya giremiyordu. Bunun üzerine padişah, 22 Nisan gecesi Marmara Denizi’ndeki gemilerinin bir bölümünü kızaklar üzerinde kaydırarak Haliç’e indirdi. II. Mehmet, donanmasını karadan yürüterek Bizanslılara hiçbir tedbirin kendisini durduramayacağını göstermiş oldu. 29 Mayıs 1453 g...

İstanbul'un Fetihin Nedenleri Ve Hazırlıkları

Resim
Fethin Nedenleri II. Murat’ın 1451’de ölümünün ardından Osmanlı Devleti’nin başına oğlu II. Mehmet geçti. İleride Fatih unvanını alacak olan bu padişahın en büyük amacı, İstanbul’u fethederek Bizans’ı ortadan kaldırmaktı. Çünkü Bizanslılar yakaladıkları her fırsatta Avrupa devletlerini Osmanlılar üzerine kışkırtarak Haçlı Seferleri düzenlenmesine neden oluyordu. Ayrıca Osmanlılara karşı Anadolu beylikleri ile ittifaklar yapıyor ve taht kavgaları sırasında şehzadelerden birini destekleyerek iç çekişmelerin uzamasına yol açıyordu. Diğer yandan Bizans İmparatorluğu’nun ve onun başkenti olan İstanbul’un Anadolu ve Rumeli’deki Türk topraklarının birleştiği bir noktada bulunması Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü bozduğu gibi iki yaka arasındaki asker geçişlerini de engelliyordu. Osmanlı Devleti’nin iki kıtadaki topraklarını birleştirebilmesi, Anadolu’da Türk siyasi birliğini kurması ve Balkanlarda güvenli bir şekilde ilerleyebilmesi ancak İstanbul’un fethedilmesi ile mümkündü. O...

Osmanlı'da Eyalet Askerleri

Resim
Osmanlı kara ordularının nüfus bakımından en büyük bölümünü yerel eyalet askerleri oluştururdu. Eyalet askerleri içindeki grupların en büyüğünü ise tımarlı sipahiler meydana getirirdi. Tımarlı sipahiler, tımar olarak bilinen Osmanlı toprak yönetim biçiminin doğal bir sonucuydu. Osmanlılar, Selçuklu ikta sistemini geliştirerek tımar adıyla uygulamış ve bu sistem sayesinde devrin en güçlü ordularından birini kurmuşlardı. Osmanlı Devleti’nde ülke topraklarının büyük bölümü devlete aitti. Mirî arazi adı verilen bu topraklar dirlik denilen bölümlere ayrılırdı. Dirlikler üzerinde yaşayan çiftçiler, toprağı ekip biçer ve vergi öderlerdi. Tımar sistemine göre devlet, kendisine ait olan bu vergileri toplama hakkını hizmet karşılığında asker ve sivil görevlilerine bırakırdı. Dirlik sahibi denilen bu görevliler devletten maaş almazlar, topladıkları vergi gelirleriyle geçinirlerdi. Tımar sisteminde dirlik sahibi topladığı vergileri kanunlarla belirlenmiş bir bölümünü kendisine ayırırdı. Kalan...

Osmanlı'da Kapıkulu Askerleri

Resim
Yeniçeri Ocağına Acemi Oğlan Toplarken Osmanlı Devleti, Balkanlarda ilerledikçe asker ihtiyacı da arttı. Bunun üzerine I. Murat Dönemi’nde Kapıkulu Ocağı adıyla yeni bir askerî birlik kuruldu. Kapıkulu Ocağı ilk zamanlarda Pençik Kanunu’na göre oluşturuluyordu. 1363 tarihinde çıkarılan bu Kanun’a göre savaş esirlerinin beşte biri devlete ayrılıyordu. Bu esirlerin içinden yaşları on ile on yedi arasında değişen erkek çocuklar askerlik eğitiminden sonra orduya alınıyorlardı. Ancak Fetret Devri’yle birlikte fetihler durup savaş esirleri azalınca Kapıkulu Ocağında da devşirme sistemine geçildi. Devşirme sistemi gereği, Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarında yaşayan Hristiyan ailelerin erkek çocukları ihtiyaca göre üç veya beş yılda bir devşirilirdi. Bu işlem öncelikle gönüllü aileler arasından, yeterli sayıda gönüllünün çıkmaması durumunda ise devletin görevlendirdiği kişiler tarafından yapılırdı. Bu kişiler Hristiyan tebaasının yaşadığı köyleri ve kasabaları dolaşarak 12-...

Osmanlı Devlet Teşkilatının Temel Özellikleri

Resim
Osmanlı Devleti, merkez ve taşra yönetimi olmak üzere iki bölümde teşkilatlanmıştı. Bununla birlikte gerek merkez gerekse taşra teşkilatındaki sivil, asker bütün devlet görevlileri padişaha bağlıydı. Osmanlı Devleti’nde merkez teşkilatının en önemli yönetim organı Divan idi. Osmanlı Devleti kendisinden önceki Türk-İslam devletleri gibi Abbasilerden örnek alınarak oluşturulan Divan teşkilatını devam ettirdi. İlk Osmanlı Divanı sınırların genişlemesi, nüfusun artması ve yeni sorunların ortaya çıkması üzerine Orhan Bey tarafından kuruldu. Kuruluş yıllarında Divan toplantıları padişahın başkanlığında ve her gün yapılırdı. Padişah nerede ise Divan orada toplanır ve bu toplantılarda siyasi, askerî, iktisadi ve hukuki konularla ilgili kararlar alınırdı. Önemli davalarda yine Divanda görülürdü. Divanda, vezirin yanı sıra kazasker, defterdar ve nişancı görev yapardı. Divan üyeleri vazife alanlarına giren konularda en yetkili kişilerdi. Ayrıca devletin merkez ve taşra teşkilatında on...

Osmanlı'da Devlet Anlayışı

Resim
Osmanlı devlet anlayışında en başından itibaren Türk töresi olarak bilinen gelenek ve görenekler önemli yer tutmuştur. Buna göre hükümdar ailesi kutsal sayılmış ve hükümdarlık hakkının Âl-i Osman adıyla anılan Osmanoğulları ailesine ait olduğuna inanılmıştır. Bu nedenledir ki Roma ve Bizans imparatorluklarında çeşitli hanedanlar işbaşına geçtiği hâlde Osmanlı Devleti kuruluşundan yıkılışına kadar tek hanedan tarafından yönetilmiştir. Osmanlı Devleti’nde egemenliğin kaynağı konusunda da İslam hukukuyla birlikte Orta Asya Türk geleneklerine bağlı kalındı. Hâkimiyetin Allah’a ait olduğu esasına dayanan bu anlayışa göre padişahlar, devleti Allah’ın yeryüzündeki vekili sıfatıyla yönetir ve memleketin sahibi sayılırdı.   Aynı şekilde Osmanlı hanedan üyelerinin de Allah tarafından verildiğine inanılan ve kut denilen yönetme yetkisine sahip oldukları kabul edilirdi. Bu nedenle devlet, hanedan üyelerinin ortak malı olarak sayılmış ve ailenin tüm erkek üyelerinin tahta geçme hakkına sah...

Fetret Devri ve Devlette Hakimiyetin Tekrar Sağlanması

Resim
Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşı’nda esir düşmesi üzerine oğulları, Osmanlı ülkesinin değişik yerlerinde hüküm sürmeye başladılar. Bu siyasi parçalanmışlık Semerkant’a döndükten sonra arkasında güçlü bir devlet bırakmak istemeyen Timur tarafından da desteklendi. Şehzadelerden Süleyman Çelebi Rumeli topraklarını, İsa Çelebi Bursa ve Balıkesir yöresini, Mehmet Çelebi Amasya ve çevresini yönetimi altında tutuyordu. Bir süre sonra onlara Timur’un serbest bıraktığı Musa Çelebi de katıldı. Böylece Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında taht mücadelesi başladı. Kardeşlerden Mehmet Çelebi öncelikle Osmanlıların Anadolu’daki topraklarını birleştirmek istiyordu. Bu amaçla İsa Çelebi’den Bursa ve Balıkesir’i alarak kendisine bağladı. Rumeli’de bulunan Musa Çelebi ise Süleyman Çelebi’yi yenerek Edirne’yi ele geçirdi. Böylece Osmanlı topraklarında biri Rumeli’de diğeri Anadolu’da olmak üzere iki devlet ortaya çıktı. Ülkedeki iki başlılık 1413 yılında Mehmet Çelebi’nin kardeşi Musa Çelebi’yi ...

Anadolu'da Siyasi Birliği Sağlama Çabaları

Resim
Osmanlı Devleti, Anadolu Türk siyasi birliğini kurma yolundaki ilk adımlarını Orhan Bey Dönemi’nde attı. Orhan Bey Karesioğulları Beyliği ile Ankara’daki Ahi Beyliği’ni Osmanlı Devleti’ne kattı. I. Murat ise oğlu Yıldırım Bayezid’i Germiyanoğulları beyinin kızıyla evlendirerek bu beyliğe ait Kütahya, Simav, Tavşanlı ve Emet’i çeyiz olarak Osmanlılara bağladı. Hamitoğulları Beyliği’nden ise 80 bin altın karşılığında Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Yalvaç ve Isparta’yı aldı. Osmanlı Devleti, Germiyanoğulları ve Hamitoğulları Beyliklerine ait toprakları kendisine bağladıktan sonra Karamanoğulları Beyliği ile komşu oldu. Türkiye Selçuklu Devleti’nin devamı ve mirasçısı olduklarını iddia eden Karamanoğulları, Anadolu Türk siyasi birliğini kurma konusunda Osmanlılarla rekabet halindeydi. Bu nedenle I. Murat Dönemi’nde başlayan Osmanlı-Karamanoğlu mücadelesi Yıldırım Bayezid Dönemi’nde de devam etti. Yıldırım Bayezid, Karamanoğullarının diğer bazı beyliklerle birlikte Osmanlı topraklar...

Niğbolu Savaşı Ve Yıldırım Bayezid'in İstanbul Kuşatmaları

Resim
I.   Murat’ın Kosova savaş meydanında şehit düşmesinin ardından 1389’da yerine oğlu Yıldırım Bayezid geçti. Babası gibi Balkanlardaki fetihlere devam eden Yıldırım Bayezid önce Osmanlı topraklarına saldıran Eflâk Voyvodası Mirçe üzerine sefere çıkarak onu kendisine bağladı. Ardından da Tuna Nehri’nin önemli geçiş noktalarını kontrol altına alarak Macarlarla sınır komşusu oldu. Osmanlı ilerleyişi karşısında Macar Kralı Sigismund Avrupa devletlerinden yardım istedi. Aynı günlerde Yıldırım Bayezid’in İstanbul Kuşatmasını yeniden başlatması nedeniyle Bizans İmparatoru da Avrupa’yı yardıma çağırmıştı. Bunun üzerine Papa IX. Bonifas, Türklere karşı yeni bir Haçlı seferi başlattığını ilan etti. Böylelikle hemen hemen tüm Avrupa devletlerinin katıldığı büyük bir Haçlı ordusu kuruldu. Macar Kralı Sigismund’un komuta ettiği Haçlı ordusu 1396 Eylül’ünde Osmanlı topraklarına girerek Tuna Nehri kıyısındaki Niğbolu Kalesi’ni kuşattı. Bunun üzerine Yıldırım Bayezid İstanbul Kuşatması’nı kal...

I. Kosova Savaşı ve I. Murat'ın Şehit Edilmesi

Resim
Türk akıncılarının Makedonya’yı alarak Sırbistan sınırına dayanmaları ve Bosna’yı tehdit eder hâle gelmeleri üzerine Sırplar ve Boşnaklar Osmanlılara karşı birlikte hareket etmeye karar verdiler. Bu ittifak Sırp-Boşnak ortak kuvvetlerinin 1387 yılında Ploşnik’te bir Osmanlı akıncı birliğini yenmesiyle birlikte daha da güçlendi. Kazandığı bu zafer nedeniyle cesaretlenen Sırp Kralı Lazar; Boşnak, Macar, Arnavut ve Ulah askerlerinin de yer aldığı yeni bir Haçlı ordusu kurdu. Balkanlarda bu gelişmeler yaşanırken I. Murat Anadolu’da bulunuyordu. Padişah durumu haber alır almaz Rumeli’ye geçerek savaş hazırlıklarına başladı. Ordunun maneviyatını güçlendirmek ve asker sayısını arttırmak için Haçlı ittifakına karşı, gönüllülere çağrıda bulunurken Anadolu beyliklerinden de yardımcı kuvvetler istedi. I. Murat bir yandan da Veziriazam Çandarlı Ali Paşa komutasındaki kuvvetlerini Bulgaristan’a göndererek Haçlı ittifakına giren Bulgar Kralı’nı savaş dışı bıraktı. Savaş 15 Haziran 1389’...

Osmanlı Devleti'nin Balkanlarda İzlediği İskan Politikası

Resim
Osmanlı Devleti Balkanlarda fetih ettiği yerleri elinde tutabilmek adına buralarda Türk nüfusunu arttırmaya çalıştı. Bu amaçla Balkanlarda fethettiği yerlere Anadolu’dan getirdiği Türk ailelerini yerleştirdi. Osmanlı Devleti, iskân adı verilen bu yerleştirme işlemini rastgele değil, belli kurallara göre yapıyordu. Bunu bir kolonizasyon yöntemi olarak uygulayan Osmanlı Devleti, iskân ettireceği toplulukları seçerken Anadolu’da konar göçer şekilde yaşayan Türk topluluklarına öncelik veriyordu. Öteki taraftan göçmenleri, uyum sağlamalarını kolaylaştırmak için, geldikleri yerlerle benzeyen iklim özelliklerine sahip bölgelere yerleştiriyordu. Ayrıca aralarında anlaşmazlık bulunan Anadolu’daki iki aileden birini göç ettirerek kavgaları önlemeye çalışıyordu. Osmanlılar göçmenlere, yerleştirildikleri alanlarda tarım yapabilmeleri için ihtiyaçları olan araç ve gereçleri veriyor, onlardan belli bir süre vergi almıyordu. Bununla birlikte göçmenlerin yerleştirildikleri yerlerden izinsiz olarak ay...

Osmanlıların Rumeliye Geçişi Ve Ele Geçirilen Yerler

Resim
Osmanlılar, Karesi Beyliği içindeki taht kavgalarından yararlandıkları gibi Bizans’ın iç karışıklıklarından da yararlandılar. 1341 yılında Bizans İmparatoru III. Andronikos ölünce yerine küçük yaştaki oğlu Yuannis geçti. Yuannis’e vekâlet eden saray bakanı Kantakuzen’in kendisini imparator ilan etmesiyle de Bizans’ta taht mücadelesi başladı. Kantakuzen taht mücadeleleri sırasında Orhan Bey’den aldığı yardımlarla Bizans imparatoru oldu. Bu yardımın karşılığında da Gelibolu Yarımadası’ndaki Çimpe Kalesi’ni Osmanlılara bıraktı. 1353 yılındaki   bu olayla birlikte Osmanlı Devleti, Avrupa kıtasındaki ilk toprağını kazandı. Aynı zamanda Rumeli’deki   fetihleri kolaylaştıracak bir askerî üsse de sahip oldu. Çimpe Kalesi’ne yerleşen Osmanlı kuvvetlerine Orhan Bey’in oğlu Süleyman Paşa komuta ediyordu. Süleyman Paşa, Rumeli’ye geçirdiği askerleriyle 1354 yılında Gelibolu’yu fethederek burayı kendisine merkez yaptı. Ardından da Tekirdağ’a kadar uzanan Marmara Denizi kıyılarını ve B...
http://www.iyisayfa.net/